Ra'
Yönetici
- Katılım
- 25 Şubat 2025
- Mesajlar
- 1.689
- Tepkime puanı
- 96
- Puan
- 48
Adı garip gelebilir; ancak Paris sendromu özellikle Japonların yakalandığı garip bir psikolojik rahatsızlık...
Her yıl Paris'e tatil veya çalışma amaçlı gelen milyonlarca Japon turist arasından ortalama 12 kişinin bu hastalığa yakalandığı bildiriliyor.
Hatta Japon elçiliğinin hastalık belirtileri gösterenler için 24 saat hizmet veren bir hattı dahi var...
Peki nedir bu hastalık ve nasıl ortaya çıkıyor?
Hastalığı en kaba tabiriyle kültür şokunun şiddetli bir biçimi olarak tanımlayabiliriz. Özellikle Paris'e gelmeden önce şehirle ilgili büyük beklentileri olanlar, şehrin gerçek yüzüyle karşılaşınca depresyona giriyor.
Yani bu insanlar Paris'in "Amelie" filminde anlatıldığı gibi olduğunu düşünüp şehri kafalarında idealize ediyor ve burada yaşayan herkesin çok kibar ve kültürlü; sokakların temiz ve ışıltılı olduğu; her yerden güzel koku ve müziklerin yayıldığı bir şehirle karşılaşacaklarını sanıyorlar.
Bunda Japon medyasının Paris'i ideal bir şehir olarak pazarlamasının da etkisi olduğu düşünülüyor.
Oysa gerçeğin hiç de öyle olmadığını gördüklerinde büyük hayal kırıklığı yaşıyorlar. Özellikle dil konusunda yaşanan sorunlar nedeniyle bir taksi şoförü veya garsondan azar işittiklerinde şok geçirebiliyorlar.
Toplum içinde resmi, sakin ve ciddi bir yapıya sahip olan Japonların, daha rahat, öfkesini çabuk belli eden ve ruh hali hızlı değişen Fransızların kültürüne ayak uydurması büyük zorluk yaratıyor ve rüya şehir tam bir kabusa dönüyor.
Bunların sonucunda uykusuzluk, mide bulantısı, baş dönmesi, çarpıntı, terleme, hatta halüsinasyon görme gibi belirtiler ortaya çıkabiliyor.
Hastalığın çözümü ise basit: Gerisin geri Japonya'ya dönmek!
Her yıl Paris'e tatil veya çalışma amaçlı gelen milyonlarca Japon turist arasından ortalama 12 kişinin bu hastalığa yakalandığı bildiriliyor.
Hatta Japon elçiliğinin hastalık belirtileri gösterenler için 24 saat hizmet veren bir hattı dahi var...
Peki nedir bu hastalık ve nasıl ortaya çıkıyor?
Hastalığı en kaba tabiriyle kültür şokunun şiddetli bir biçimi olarak tanımlayabiliriz. Özellikle Paris'e gelmeden önce şehirle ilgili büyük beklentileri olanlar, şehrin gerçek yüzüyle karşılaşınca depresyona giriyor.
Yani bu insanlar Paris'in "Amelie" filminde anlatıldığı gibi olduğunu düşünüp şehri kafalarında idealize ediyor ve burada yaşayan herkesin çok kibar ve kültürlü; sokakların temiz ve ışıltılı olduğu; her yerden güzel koku ve müziklerin yayıldığı bir şehirle karşılaşacaklarını sanıyorlar.
Bunda Japon medyasının Paris'i ideal bir şehir olarak pazarlamasının da etkisi olduğu düşünülüyor.
Oysa gerçeğin hiç de öyle olmadığını gördüklerinde büyük hayal kırıklığı yaşıyorlar. Özellikle dil konusunda yaşanan sorunlar nedeniyle bir taksi şoförü veya garsondan azar işittiklerinde şok geçirebiliyorlar.
Toplum içinde resmi, sakin ve ciddi bir yapıya sahip olan Japonların, daha rahat, öfkesini çabuk belli eden ve ruh hali hızlı değişen Fransızların kültürüne ayak uydurması büyük zorluk yaratıyor ve rüya şehir tam bir kabusa dönüyor.
Bunların sonucunda uykusuzluk, mide bulantısı, baş dönmesi, çarpıntı, terleme, hatta halüsinasyon görme gibi belirtiler ortaya çıkabiliyor.
Hastalığın çözümü ise basit: Gerisin geri Japonya'ya dönmek!
