Ra'
Forum Kordinatör
- Katılım
- 25 Şubat 2025
- Mesajlar
- 1.017
- Tepkime puanı
- 75
- Puan
- 48
1893 yılında, Norveç kıyılarından uzaklaşan Fram isimli ahşap bir gemi Dünya’nın gelmiş geçmiş en zor yolculuğuna çıkar. Bir kâşif ve bilim insanı olan Fridtjof Nansen, bütün otoritelerin intihar olarak gördüğü bu yolculuğa çıktığında, herkes onun öleceğinden emindir. Çünkü Kuzey Kutbu’nun en uç noktasına ayak basan ilk insan olmak isteyen Nansen’in bu hayali, tahta bir gemi ve eldeki teknoloji ile imkânsızdır.

1861-1930 yılları arasında yaşamış olan Fridtjof Nansen beş dil bilen, nöroloji ve harita bilimi alanlarında çalışan bir bilim insanıdır. Oldukça huysuz bir entelektüel olarak tanınan Nansen, dönemin yeni icadı fotoğraf makinesi ve mikroskoplar konusunda da bilgi sahibidir. Ayrıca beyin üzerine oldukça çarpıcı çalışmalara imza atmış ve merkezi sinir sistemihakkında çığır açan bir makale kaleme almıştır. Doğaya ve insana dair yaptığı araştırmalarla 1922 yılında Nobel Barış Ödülü’nü kazanır. Ancak Nansen’in yaşamını eşsiz kılan olay, Kuzey Kutbu’na yaptığı yolculuktur.
Teknik olarak Kuzey Kutbunun en uç noktalarına kadar bir geminin gitmesinin mümkün olmadığını herkes biliyordur. Hatta 1879 yılında Kuzey Kutbuna gitmek isteyen Jeannetteisimli bir Amerikan gemisinin başına gelenler bunun kanıtıdır. Gemi, buzlar arasında sıkışıp parçalanmış, 33 kişi hayatını kaybetmiş ve gemi enkazı üç yıl sonra karaya vurmuştur. Bu facia, herkesi dehşete düşürürken Nansen’i heyecanlandırır. Çünkü Jeannette isimli geminin enkazının karaya vurması, Kuzey Buz Denizi’ndeki güçlü batı akıntılarının ispatıdır. Nansen, bu akıntıyı kullanabileceğini biliyordur. Artık ihtiyacı olan tek şey, bu yolcuğa uygun bir gemi inşa ettirmektir.
Nansen, hayallerine ulaşma konusunda kararlıdır. Gemi mühendisi olan Norveçli Colin Archer’e, omurgası olmayan ve kendinden kavisli bir gemi inşa ettirmeye başlar. Kendi elektriğini üreten mini bir yel değirmenine, 600 kitaplık bir kütüphaneye ve keçe gibi malzemelerle yalıtımı yapılan kamaralara sahip geminin adını ise Fram koyar. Norveç dilinde “ileri” anlamına gelen Fram, beş yıl yetecek erzakı ve on kişilik tayfası ile 1893 yılının yazında yola çıkar. Dönemin gazeteleri “ölüme yolculuk” olarak başlık atsa da Nansen, gemisine ve kurduğu plana güvenir. Sibirya Adaları’nı geçerek Eylül ayında buzlanan denizin içinde sıkışır. Artık gemi sürekli titriyor ve korkunç sesler çıkararak buzların üzerinde yüzer gibi ilerliyordur. Bir yıl süren yolculuğun sonunda, kimi zaman donan buzların arasında sıkışıp durarak kimi zamansa günde birkaç metre ilerleyerek Kuzey Kutup Denizinde baya yol kat eder. Ancak bir noktadan sonra Nansen ve mürettebatı, Fram’ın ilerleyemeyeceğini anlar.
Fridtjof Nansen ve onun kadar çılgın bir denizci olan Hjalmar Johansen,1895 yılının Mart ayında gemiden ayrılır. Yolculuğun bundan sonrası, bu iki adam ve onları çeken 28 köpekle devam edecektir. Hiçbir insanın olmadığı, bembeyaz bir “buz çölünün”üzerinde ilerlemeye başlar Nansen ve Johansen. Kuzey Kutup noktasına 364 kilometre kala, erzak yetersizliği ve birçok malzemelerini kaybettikleri için çaresiz kalırlar. Hava -86 derecedir.Köpeklerin çoğu ya zayıf düşerek ölür ya da hasta olanları vurmak zorunda kalırlar.
Ulaştıkları bir adada, kırılan kızak rayını kazma olarak kullanıp bir sığınak inşa ederler ve burada tam dokuz ay kalırlar. Avlanarak hayatta kalmaya çalışan Nansen ve Johansen’in, dokuz aylık soğuk kutup kışı macerasının her gününü ölümle burun buruna geçirir. Ama ikili için çok daha üzücü bir gerçek vardır. Artık Kuzey Kutup noktasına ulaşmaları imkansızdır.Kutup noktasına sadece 364 kilometre kala, Norveç’e dönme kararı almışlardır. Nansen, durması gerektiği yeri biliyordur ve eve sağ salim dönmek için kendisine bir söz vermiştir. 1896 yazında Norveç’e geri döndüğü zaman, Nansen çok daha güzel bir haber alır. Gemisi Fram, sürüklenerek kutuplardan dönmüş ve Norveç kıyılarına varmıştır.
Fridtjof Nansen, ölüm yolculuğu olarak görülen keşfini istediği noktaya kadar taşıyamamış olsa da ülkesinde bir kahraman olarak görülür. Onun ayak bastığı kutup bölgesine ise daha önce kimse ulaşamamıştır. Dünya çapında meşhur olan Nansen, Birinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye ve Rusya arasındaki mülteci krizlerini çözmek gibi birçok uluslararası göreve katılır. Altmış dokuz yaşında, evinin balkonunda kalp krizi geçirdiğinde ise uzun yaşamına birçok keşif ve başarı sığdırmış bir insan olarak hayata gözlerini yumar.
Buz Çölü olarak tanımlanan ve dünyanın en soğuk bölgesinde 1000 gün geçiren Nansen, Kuzey Kutbu olarak bilinen bölgenin hiçbir kara parçasına sahip olmadığını ve aslında bir okyanus olduğunu kanıtlayan ilk insandır. Nansen’in bu imkansız keşfi yapmasının ise tek bir nedeni vardır: O, doğanın gücüne meydan okuyan bir bilim insanı olmanın çok ötesine geçmiştir. Nansen’in sırrı, doğayı tanımak ve onunla birlikte hareket etmekti…
Kaynak: Hampton Sides, “Buzda 1000 Gün, Fridtjof Nansen”, National Geographic Türkiye, Ocak 2009.
Devrim Pınar Gürbüzoğlu

1861-1930 yılları arasında yaşamış olan Fridtjof Nansen beş dil bilen, nöroloji ve harita bilimi alanlarında çalışan bir bilim insanıdır. Oldukça huysuz bir entelektüel olarak tanınan Nansen, dönemin yeni icadı fotoğraf makinesi ve mikroskoplar konusunda da bilgi sahibidir. Ayrıca beyin üzerine oldukça çarpıcı çalışmalara imza atmış ve merkezi sinir sistemihakkında çığır açan bir makale kaleme almıştır. Doğaya ve insana dair yaptığı araştırmalarla 1922 yılında Nobel Barış Ödülü’nü kazanır. Ancak Nansen’in yaşamını eşsiz kılan olay, Kuzey Kutbu’na yaptığı yolculuktur.
Teknik olarak Kuzey Kutbunun en uç noktalarına kadar bir geminin gitmesinin mümkün olmadığını herkes biliyordur. Hatta 1879 yılında Kuzey Kutbuna gitmek isteyen Jeannetteisimli bir Amerikan gemisinin başına gelenler bunun kanıtıdır. Gemi, buzlar arasında sıkışıp parçalanmış, 33 kişi hayatını kaybetmiş ve gemi enkazı üç yıl sonra karaya vurmuştur. Bu facia, herkesi dehşete düşürürken Nansen’i heyecanlandırır. Çünkü Jeannette isimli geminin enkazının karaya vurması, Kuzey Buz Denizi’ndeki güçlü batı akıntılarının ispatıdır. Nansen, bu akıntıyı kullanabileceğini biliyordur. Artık ihtiyacı olan tek şey, bu yolcuğa uygun bir gemi inşa ettirmektir.
Nansen, hayallerine ulaşma konusunda kararlıdır. Gemi mühendisi olan Norveçli Colin Archer’e, omurgası olmayan ve kendinden kavisli bir gemi inşa ettirmeye başlar. Kendi elektriğini üreten mini bir yel değirmenine, 600 kitaplık bir kütüphaneye ve keçe gibi malzemelerle yalıtımı yapılan kamaralara sahip geminin adını ise Fram koyar. Norveç dilinde “ileri” anlamına gelen Fram, beş yıl yetecek erzakı ve on kişilik tayfası ile 1893 yılının yazında yola çıkar. Dönemin gazeteleri “ölüme yolculuk” olarak başlık atsa da Nansen, gemisine ve kurduğu plana güvenir. Sibirya Adaları’nı geçerek Eylül ayında buzlanan denizin içinde sıkışır. Artık gemi sürekli titriyor ve korkunç sesler çıkararak buzların üzerinde yüzer gibi ilerliyordur. Bir yıl süren yolculuğun sonunda, kimi zaman donan buzların arasında sıkışıp durarak kimi zamansa günde birkaç metre ilerleyerek Kuzey Kutup Denizinde baya yol kat eder. Ancak bir noktadan sonra Nansen ve mürettebatı, Fram’ın ilerleyemeyeceğini anlar.
Fridtjof Nansen ve onun kadar çılgın bir denizci olan Hjalmar Johansen,1895 yılının Mart ayında gemiden ayrılır. Yolculuğun bundan sonrası, bu iki adam ve onları çeken 28 köpekle devam edecektir. Hiçbir insanın olmadığı, bembeyaz bir “buz çölünün”üzerinde ilerlemeye başlar Nansen ve Johansen. Kuzey Kutup noktasına 364 kilometre kala, erzak yetersizliği ve birçok malzemelerini kaybettikleri için çaresiz kalırlar. Hava -86 derecedir.Köpeklerin çoğu ya zayıf düşerek ölür ya da hasta olanları vurmak zorunda kalırlar.
Ulaştıkları bir adada, kırılan kızak rayını kazma olarak kullanıp bir sığınak inşa ederler ve burada tam dokuz ay kalırlar. Avlanarak hayatta kalmaya çalışan Nansen ve Johansen’in, dokuz aylık soğuk kutup kışı macerasının her gününü ölümle burun buruna geçirir. Ama ikili için çok daha üzücü bir gerçek vardır. Artık Kuzey Kutup noktasına ulaşmaları imkansızdır.Kutup noktasına sadece 364 kilometre kala, Norveç’e dönme kararı almışlardır. Nansen, durması gerektiği yeri biliyordur ve eve sağ salim dönmek için kendisine bir söz vermiştir. 1896 yazında Norveç’e geri döndüğü zaman, Nansen çok daha güzel bir haber alır. Gemisi Fram, sürüklenerek kutuplardan dönmüş ve Norveç kıyılarına varmıştır.
Fridtjof Nansen, ölüm yolculuğu olarak görülen keşfini istediği noktaya kadar taşıyamamış olsa da ülkesinde bir kahraman olarak görülür. Onun ayak bastığı kutup bölgesine ise daha önce kimse ulaşamamıştır. Dünya çapında meşhur olan Nansen, Birinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye ve Rusya arasındaki mülteci krizlerini çözmek gibi birçok uluslararası göreve katılır. Altmış dokuz yaşında, evinin balkonunda kalp krizi geçirdiğinde ise uzun yaşamına birçok keşif ve başarı sığdırmış bir insan olarak hayata gözlerini yumar.
Buz Çölü olarak tanımlanan ve dünyanın en soğuk bölgesinde 1000 gün geçiren Nansen, Kuzey Kutbu olarak bilinen bölgenin hiçbir kara parçasına sahip olmadığını ve aslında bir okyanus olduğunu kanıtlayan ilk insandır. Nansen’in bu imkansız keşfi yapmasının ise tek bir nedeni vardır: O, doğanın gücüne meydan okuyan bir bilim insanı olmanın çok ötesine geçmiştir. Nansen’in sırrı, doğayı tanımak ve onunla birlikte hareket etmekti…
Kaynak: Hampton Sides, “Buzda 1000 Gün, Fridtjof Nansen”, National Geographic Türkiye, Ocak 2009.
Devrim Pınar Gürbüzoğlu