Ra'
Forum Master
- Katılım
- 25 Şubat 2025
- Mesajlar
- 831
- Tepkime puanı
- 74
- Puan
- 28
Altay Prensesi’nin Laneti . Herşey 1993 yılında başlamıştı. Rus arkeologlardan oluşan bir grup, Rusya, Kazakistan, Moğolistan ve Çin’in sınırlarının birleştiği güney Altay’daki Ukok Yaylasında bulunan kurganın kazılarını yapıyordu…
En Önemli Arkeolojik Keşiflerden
Herşey 1993 yılında başlamıştı. Rus arkeologlardan oluşan bir grup, Rusya, Kazakistan, Moğolistan ve Çin’in sınırlarının birleştiği güney Altay’daki Ukok Yaylasında bulunan kurganın kazılarını yapıyordu. Bilim adamları çok başarılı oldular: Antik bir mezar buldular. Mezar odasında altı terbiye edilmiş atın kalıntısı ve bronz çivilerle çakılmış büyük ahşap lahit bulundu. İçinde genç kadının mumyası vardı. Mezarcılar gömülmeden önce lahit içine bol bol buz koydukları için mumya iyi korunmuş durumdaydı. Bilim adamları, mezarın yaklaşık 2,5 bin yıl önce yapıldığını tahmin ettiler. Rus ve yabancı uzmanlar fikir birliğine vardılar: Buluntu 20. Yüzyılın sonunda yapılan en önemli arkeolojik keşiflerinden biri oldu.
Altay Prensesi
Mumya yan pozisyonundaydı, bacakları hafifçe eğiktii. Elbisesinin ipek bluz, yün etek, keçeli çorap ve kürk ceket gibi parçaları korunmuştu. Başı traş edilmiş durumdaydı. Kollarında ve omuzlarında fantastik hayvanlar ve kuşları gösteren birçok dövme vardı. Prenses, ruh dünyasında ona eşlik edeceği düşünülen eyerlenmiş ve dizginlenmiş altı at ile birlikte gömülmüştü. Mezarda ayrıca koyun ile at eti ve yoğurt çeşidi bir süt ürünü kalıntıları bulunmuştu. Mezarın yakınında 2 erkek gömüsü daha bulundu fakat bunların daha sonra gömüldüğü düşünülüyor. Atların ve prensesin başları, Pazırık gömülerinde geleneksel olarak olduğu gibi doğuya dönüktü. Prensesin ölüm nedeni kısa zaman öncesine kadar bilinmiyordu. Fakat 2014 senesinde açıklanan MR sonuçları, prensesin meme kanseri olduğunu gösterdi.Bunun yanında muhtemelen düşmeye bağlı aldığı yaralar da ölüm nedenine dair kanıtlar sağlıyor.
Prenses 1.62 boyundaydı. Arkeologlar ayrıca, altın, bronz, tahta ve keçeden yapılmış süslemeler yanında küçük bir kap dolusu marihuana ve üstünde kişniş otlarının yakıldığı bir taş tabak buldu. Bu otların, prensesin tıbbi kullanımı için olabileceği düşünülüyor.
Prenses, üzerinde deriden geyik figürleri bulunan karaçamdan tek parça ve 2,5 m boyunda bir tabutta yatıyordu. Kıyafetlerinden ve aralarında bir “kozmetik çantası” da bulunan eşyalarından yola çıkılarak, zamanın modası ve güzellik kavramı hakkında bilgilere ulaşıldı.
Altay Prensesi, Çin ipeğinden uzun bir gömlek ve keçeden yapılmış uzun desenli botlar giyiyordu. Bu dönemde Çin ipeği Pazırık toplumunda sadece asillerin mezarlarında bulunuyordu. Çin ipeğinin altından daha değerli olması, prensesin zenginliği ve statüsü hakkında da ipucu veriyordu.
Muhtemelen soylu bir aileye mensuptu ve bu nedenle arkeologlar bu mumyaya ‘Altay prensesi’ demeye başladılar.
Altay Prensesi’nin Laneti
İnceleme yapmak için prensesin kalıntıları laboratuvara gönderildi. Mumya helikoptere yüklendi. Uçuş sırasında birdenbire motor durdu, büyük zorluk çeken pilot acil iniş yapmak zorunda kaldı. Bu olaydan sonra bir takım trajik olaylar daha meydana geldi.
Mezar açıldıktan kısa süre sonra Altay’da depremler ve seller gibi bir takım felaketler meydana geldi. Depremler sonucunda yüzlerce ev yıkıldı, seller sonucunda bölgede tarım yapan yerlilerin ürünleri yok oldu. Yerli insanlar “Altay Prensesi’nin laneti”nden bahsetmeye başladılar. Altay’ın yerli halklarının temsilcileri, yeraltı dünyasının girişini koruyan Büyük Nine’nin huzurunun arkeologlar tarafından bozulduğunu iddia ettiler. Yerlilerin iddialarına göre; Büyük Nine (Altay Prensesi9 götürüldü ve kötülüğün güçleri yüzeye, çıkıp insanlara zarar vermeye başladılar. Mumyanın eski yerine götürülüp gömülmesi gerekiyordu…
Bilimadamları Boş İnanç Olduğunu Düşündüler
Ancak bilimadamları büyük bilimsel öneme sahip olan bu değerli buluntudan vazgeçmek istemiyorlardı. Bilim adamları “Altay Prensesi’nin lanetinin” tıpkı Mısırlı firavunların laneti gibi bir mit olduğunu düşünüyorlardı. Depremler Altay’da arkeolojik kazılardan önce de meydana geliyordu, seller ve ağır yağmurlar ise küresel iklim değişikliğinin doğal sonucuydu…
Doğal afetlerin bilimsel açıklamaları vardı ve boş inançlar ile uhrevi güçlerinin olanlarla hiç alakası yoktu. Üstelik son birkaç on yıl içerisinde Altay’da başka mumyalar da bulunmuş, mezarlarının açılmasına, kalıntılarının incelenmesine rağmen hiç bir şey olmamıştı.
Bir süre sonra prensesin mezarının bulunduğu Ukok Yaylası bu sefer bir sebeple bilim adamlarının dikkatini yeniden çekti. Uzmanlar, yaylada birkaç kilometre boyunca uzanan bir takım tuhaf çizgileri keşfettiler. Bu çizgiler antik zamanlarda yapılmıştı ve onlar kuşbakışı görünümü ile görülebilir durumdaydı. Fakat eski insanlar uçmayı bilmiyorlardı. Bu insanlar o kadar zor ve karadan görülmeyen işaretlerin çizimini nasıl kontrol ediyorlardı? Bir kısmı oldukça uçuk olan bazı teorilere göre: Bu çizgiler, binlerce yıl önce yabancı gezegenlere ait uzaylı araçların kullandıkları kozmodromlardı.
Ukok Yaylısında, toprak yüzeyinde çizilmiş devasa boyutlarda eski resimler olan geoglifler de keşfedildi. Arslan gövdeli ve kartal başlı efsanevi kanatlı yaratık grifonlara benziyorlardı. Benzer görüntüler prensesin dövmeleri arasında da mevcuttu.
Altay Prensesi’nin Akıbeti
Gizemli mumya, 20 yılını Novosibirsk Bilimsel Araştırma Enstitüsü’nde geçirdi ve sonra 2012 yılında Rusya sınırları içindeki Gorno-Altay Özerk Cumhuriyeti’nin Ulusal Müzesi’ne nakledildi. Mumya özel bir salonda, sabit mikroklima şartlarında özel bir lahitte muhafaza ediliyor. Son yıllarda Altay’da doğal afetler olmuyor. Ancak buna rağmen birçok Altaylı prensesin gömülmesini istiyor.
Yerel halkın tepki ve talepleri üzerine nihayet 2014 yılında prensesin Ukok Yaylası’ndaki orjinal mezarına tekrar gömüleceği ve üstüne yapılan bir mozoleyle onurlandırılacağı bildirildi.
En Önemli Arkeolojik Keşiflerden
Herşey 1993 yılında başlamıştı. Rus arkeologlardan oluşan bir grup, Rusya, Kazakistan, Moğolistan ve Çin’in sınırlarının birleştiği güney Altay’daki Ukok Yaylasında bulunan kurganın kazılarını yapıyordu. Bilim adamları çok başarılı oldular: Antik bir mezar buldular. Mezar odasında altı terbiye edilmiş atın kalıntısı ve bronz çivilerle çakılmış büyük ahşap lahit bulundu. İçinde genç kadının mumyası vardı. Mezarcılar gömülmeden önce lahit içine bol bol buz koydukları için mumya iyi korunmuş durumdaydı. Bilim adamları, mezarın yaklaşık 2,5 bin yıl önce yapıldığını tahmin ettiler. Rus ve yabancı uzmanlar fikir birliğine vardılar: Buluntu 20. Yüzyılın sonunda yapılan en önemli arkeolojik keşiflerinden biri oldu.
Altay Prensesi
Mumya yan pozisyonundaydı, bacakları hafifçe eğiktii. Elbisesinin ipek bluz, yün etek, keçeli çorap ve kürk ceket gibi parçaları korunmuştu. Başı traş edilmiş durumdaydı. Kollarında ve omuzlarında fantastik hayvanlar ve kuşları gösteren birçok dövme vardı. Prenses, ruh dünyasında ona eşlik edeceği düşünülen eyerlenmiş ve dizginlenmiş altı at ile birlikte gömülmüştü. Mezarda ayrıca koyun ile at eti ve yoğurt çeşidi bir süt ürünü kalıntıları bulunmuştu. Mezarın yakınında 2 erkek gömüsü daha bulundu fakat bunların daha sonra gömüldüğü düşünülüyor. Atların ve prensesin başları, Pazırık gömülerinde geleneksel olarak olduğu gibi doğuya dönüktü. Prensesin ölüm nedeni kısa zaman öncesine kadar bilinmiyordu. Fakat 2014 senesinde açıklanan MR sonuçları, prensesin meme kanseri olduğunu gösterdi.Bunun yanında muhtemelen düşmeye bağlı aldığı yaralar da ölüm nedenine dair kanıtlar sağlıyor.
Prenses 1.62 boyundaydı. Arkeologlar ayrıca, altın, bronz, tahta ve keçeden yapılmış süslemeler yanında küçük bir kap dolusu marihuana ve üstünde kişniş otlarının yakıldığı bir taş tabak buldu. Bu otların, prensesin tıbbi kullanımı için olabileceği düşünülüyor.
Prenses, üzerinde deriden geyik figürleri bulunan karaçamdan tek parça ve 2,5 m boyunda bir tabutta yatıyordu. Kıyafetlerinden ve aralarında bir “kozmetik çantası” da bulunan eşyalarından yola çıkılarak, zamanın modası ve güzellik kavramı hakkında bilgilere ulaşıldı.
Altay Prensesi, Çin ipeğinden uzun bir gömlek ve keçeden yapılmış uzun desenli botlar giyiyordu. Bu dönemde Çin ipeği Pazırık toplumunda sadece asillerin mezarlarında bulunuyordu. Çin ipeğinin altından daha değerli olması, prensesin zenginliği ve statüsü hakkında da ipucu veriyordu.
Muhtemelen soylu bir aileye mensuptu ve bu nedenle arkeologlar bu mumyaya ‘Altay prensesi’ demeye başladılar.
Altay Prensesi’nin Laneti
İnceleme yapmak için prensesin kalıntıları laboratuvara gönderildi. Mumya helikoptere yüklendi. Uçuş sırasında birdenbire motor durdu, büyük zorluk çeken pilot acil iniş yapmak zorunda kaldı. Bu olaydan sonra bir takım trajik olaylar daha meydana geldi.
Mezar açıldıktan kısa süre sonra Altay’da depremler ve seller gibi bir takım felaketler meydana geldi. Depremler sonucunda yüzlerce ev yıkıldı, seller sonucunda bölgede tarım yapan yerlilerin ürünleri yok oldu. Yerli insanlar “Altay Prensesi’nin laneti”nden bahsetmeye başladılar. Altay’ın yerli halklarının temsilcileri, yeraltı dünyasının girişini koruyan Büyük Nine’nin huzurunun arkeologlar tarafından bozulduğunu iddia ettiler. Yerlilerin iddialarına göre; Büyük Nine (Altay Prensesi9 götürüldü ve kötülüğün güçleri yüzeye, çıkıp insanlara zarar vermeye başladılar. Mumyanın eski yerine götürülüp gömülmesi gerekiyordu…
Bilimadamları Boş İnanç Olduğunu Düşündüler
Ancak bilimadamları büyük bilimsel öneme sahip olan bu değerli buluntudan vazgeçmek istemiyorlardı. Bilim adamları “Altay Prensesi’nin lanetinin” tıpkı Mısırlı firavunların laneti gibi bir mit olduğunu düşünüyorlardı. Depremler Altay’da arkeolojik kazılardan önce de meydana geliyordu, seller ve ağır yağmurlar ise küresel iklim değişikliğinin doğal sonucuydu…
Doğal afetlerin bilimsel açıklamaları vardı ve boş inançlar ile uhrevi güçlerinin olanlarla hiç alakası yoktu. Üstelik son birkaç on yıl içerisinde Altay’da başka mumyalar da bulunmuş, mezarlarının açılmasına, kalıntılarının incelenmesine rağmen hiç bir şey olmamıştı.
Bir süre sonra prensesin mezarının bulunduğu Ukok Yaylası bu sefer bir sebeple bilim adamlarının dikkatini yeniden çekti. Uzmanlar, yaylada birkaç kilometre boyunca uzanan bir takım tuhaf çizgileri keşfettiler. Bu çizgiler antik zamanlarda yapılmıştı ve onlar kuşbakışı görünümü ile görülebilir durumdaydı. Fakat eski insanlar uçmayı bilmiyorlardı. Bu insanlar o kadar zor ve karadan görülmeyen işaretlerin çizimini nasıl kontrol ediyorlardı? Bir kısmı oldukça uçuk olan bazı teorilere göre: Bu çizgiler, binlerce yıl önce yabancı gezegenlere ait uzaylı araçların kullandıkları kozmodromlardı.
Ukok Yaylısında, toprak yüzeyinde çizilmiş devasa boyutlarda eski resimler olan geoglifler de keşfedildi. Arslan gövdeli ve kartal başlı efsanevi kanatlı yaratık grifonlara benziyorlardı. Benzer görüntüler prensesin dövmeleri arasında da mevcuttu.
Altay Prensesi’nin Akıbeti
Gizemli mumya, 20 yılını Novosibirsk Bilimsel Araştırma Enstitüsü’nde geçirdi ve sonra 2012 yılında Rusya sınırları içindeki Gorno-Altay Özerk Cumhuriyeti’nin Ulusal Müzesi’ne nakledildi. Mumya özel bir salonda, sabit mikroklima şartlarında özel bir lahitte muhafaza ediliyor. Son yıllarda Altay’da doğal afetler olmuyor. Ancak buna rağmen birçok Altaylı prensesin gömülmesini istiyor.
Yerel halkın tepki ve talepleri üzerine nihayet 2014 yılında prensesin Ukok Yaylası’ndaki orjinal mezarına tekrar gömüleceği ve üstüne yapılan bir mozoleyle onurlandırılacağı bildirildi.