Neler yeni

Foruma hoşgeldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

  • Saygın ve ciddi bir ortamda yardımlaşmak, haberleşmek, bilgi paylaşmak ve bilgi almak isteyen herkes forumumuza katilabilir.

Bulimia hastalığı,Güneşi beklerken melisin hastalığı

  • Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan Ra'
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

Ra'

Yönetici
Katılım
25 Şubat 2025
Mesajlar
1.689
Tepkime puanı
96
Puan
48
Yeme bozuklukları kimler de görülür, yeme bozukluğu tedavisi var mıdır? Yeme bozukluğu nasıl bir hastalıktır. Yeme Bozukluğu ile ilgili her şeyi Prof. Dr. Mehmet Emin Ceylan anlattı.
İşte Ceylan’ın açıklamaları;

Yeme bozuklukları olan anoreksia nervoza ve bulimia nervoza hakkında çalışmalar son 20 yıldır hızlanmıştır.

1970′lerden itibaren tedaviye başvuran hasta sayısında artış olmuştur. İlk dönemlerde tedaviye cevap vermeyen olguların %5-20′si ölmekteydi. Hastaların %25′i de kronik bir seyir göstermekteydi. Bu hastalarda metabolik komplikasyonlar ve psikososyal sekeller yanında, sekonder afektif bozukluk ve anksiyete bozukluğu görülme oranı da yüksektir.

Anoreksia nervoza, yemek yememe, daha zayıf olmayı isteme, kilo almaktan korkma ile karakterizedir. Bulimia nervoza ise “binge” tarzında yeme epizodlarıyla birlikte kontrolünü kaybetme hissi, kusma veya laksatif kullanarak kilosunu kontrol etme davranışlarıyla karakterize bir bozukluktur.

Bulimia, bir tıbbi bozukluğun semptomu ya da anoreksia nervozanın bir komponenti olabilir. Ancak bulimia nervoza, obesite veya normal vücut ağırlığı ile giden ayrı bir sendrom da olabilir.
Tarihçe

1694 yılında Richard Morton iki olgu tanımlamıştır. !868′de ise William Gull, “anoreksia nervoza” terimini kullanmaya başlamıştır. Aynı dönemde Ernest Charles Lesague aynı bozukluğu tanımlamış ve hastanın kilo kaybetmek için aktif olarak yemeyi reddetmesi ve ailenin bozukluğa katılmasına dikkat çekmiştir. 20.yy.’ın başlarında hipofiz yetmezliği tanımlanınca bu iki bozukluk arasında karmaşa çıkmıştır. 1930′larda primer hipofiz yetmezliği ve anoreksia nervoza ayırt edilmiştir.

1950′lerde Hilde Bruch, anoreksia nervozayı tek bir sendrom olarak tanımlamış, hastanın vücut imajındaki defisitleri, kilo kaybının hasta için hissettiği çaresizlikle başetme yolu olduğunu belirtmiştir.
yeme bozukluklari eriskin psikiyatri Yeme bozuklukları (Bulimia Anoreksia Nervoza)

PROF. DR. MEHMET EMİN CEYLAN

M.Ö. 400-500 yıllarında Babylonian Talmud, bulimiaya benzer bir hastalıktan bahsetmiştir. 1870′lerde Gull, bulimianın, anoreksia nervozanın bir komponenti olduğunu belirtmiştir. Gerald Russel, ilk kez “bulimia nervoza”yı ayrı bir yeme bozukluğu olarak tarif etmiş ve bulimia nervoza DSM-III’te yer almıştır.
Tanı ve Klinik

Yeme bozuklukları, DSM-IV’te üç grupta incelenmiştir

1. Anoreksia Nervoza
2. Bulimia Nervoza
3. Başka Türlü Sınflandırılamayan Yeme Bozukluğu
Anoreksia Nervoza: Anoreksia Nervoza için, 1970′de Russel 3 tanı kriteri belirlemiştir
a. Kilo kaybi için aşırı uğraş
b. Kilo almaktan aşırı bir korku
c. Endokrin bozukluklar, kadında amenore, cinsel işlev bozukluğu, karşı cinse ilgide azalma

Kilo kaybı ve aşırı zayıf olma isteği tanı için şarttır. Anoreksiyada genellikle, hastalıktan önceki kilodan %15 veya fazlası kaybedilir. Hasta devamlı kendisini şişman bulur ve kilo vermesi gerektiğini düşünür.

Hasta kilo almaktan aşırı derecede korkar. Kişi, asla yeterince kilo verdiğini kabul etmez, her an kilosunu kontrol eder ve genellikle adolesan dönemde, çevresinden beğeni toplamak doğrultusunda biraz kilo vermek için, hemen diyete başlar. Diyetle amaçlanan kilo kaybına ulaştığında, bunu yeterli bulmayıp hemen daha düşük bir kiloda olmayı hedefler. Kilo vermek için fiziksel aktivitelerini arttırır. Hasta, yemek konusunda çok katı kurallarla yaşamaya başlar. Bazen kontrolünü kaybedip bulimik tarzda yemek yeme ve arkasından kusma ya da laksatif kullanma gibi davranışlar görülmektedir.

Bu zayıf olma isteği, ego-sintonik oduğu için hasta nadiren kendi isteğiyle tedavi arayışına girer. Obesite olmadığı halde, diyet için yardım talep eder. Konstipasyon, hipokalemi nedeniyle güçsüzlük, kramplar, amenore ve depresif şikayetleri vardır. Laksatif ve diüretik reçete edilmesi için ısrar edebilir.

Devamlı diyet yapan ve bulimik özellikleri olan iki alt tip vardır. Bu iki tip arasında, farklılıklar vardır. Bulimik anorektikler, hastalık öncesinde daha şişmandırlar, ailede obesite daha sıktır. Kusma ve laksatif kötüye kullanımı daha sıktır. İmpuls kontrol bozukluğu vardır. Sadece yeme konusunda değil, alkol-madde kötüye kullanımı, kleptomani, self-destrüktif davranışlar, intihar girişimleri gibi belirtiler de vardır. Ayrıca bulimik grupta borderline, narsistik ve antisosyal kişilik özellikleri daha fazla bulunur.

Bulimia Nervoza: 1979′de Russel bulimia nervoza için üç tanı kriteri belirlemiştir:

a. Hastada önlenemeyen aşırı yeme krizleri olması
b. Kilo almamak için kusma veya purgatif kullanma
c. Aşırı derecede kilo alma korkuları

Bu kriterler DSM-IV’te bazı değişikliklere uğramıştır. Buna göre bulimia nervozada, hasta kısa bir sürede fazla miktarda yemek yer. Bu yeme krizleri en az üç ay boyunca 15 günde bir kez olamalıdır. Aşırı yeme krizleri, kontrolünü kaybetme hissiyle birliktedir. Hasta bu krizin başlamasını engelleyemez ve bir kere başlayınca da durduramaz. Genelikle stressör bir tetikleyici ya da disforik bir duygulanım krizi başlatır. Yemek yemek, bu hoşlanılmayan duygulanımı azaltmaktadır. Sonrasında ise suçluluk duyguları, kilo alma korkusu, fiziksel rahatsızlık gelir.

Hastalar yemek yeme krizinden sonra, kilo alma kaygısıyla kusmaya çalışırlar ya da purgatif kullanırlar. DSM-IV’te Bulimia Nervoza “purging” ve “nonpurging” olarak iki alttipe ayrılmıştır. “Purging” tipte fizyolojik komplikasyonlar çok daha sıktır.

Başka Türlü Sınıflandırılamayan Yeme Bozukluğu: Bu tanı kategorisi, anoreksia nervoza ya da bulimia nervoza tanı kriterlerini tam dolduramayan, ama her ikisinin de klinik özelliklerinin olduğu olgular için ayrılmıştır.
Epidemiyoloji

İnsidans ve prevelans çalışmalarının sonuçları, tanı kriterlerine, örneklem özelliklerine göre değişiklik göstermektedir. Anoreksia nervoza insidansı 100.000′de 1-5 arasındadır. Minnesota çalışmasında, kadınlarda 100.000′de 14,6 iken erkeklerde bu oran 1,8′dir. Genç kızlarda anoreksia nervoza prevelansı %0,5 iken bulimia nervozada %1,5′tir. Binge yeme, “purging” gibi tek tek semptomlar ele alınırsa üniversite öğrencisi olan kadınların %40′ında bu tür semptomlar saptanmıştır.

Yeme bozukluları, genellikle adolesan dönemde başlar. 14 ve 18 yaşları en riskli yaşlardır. Genellikle 12-25 yaşları arasında ilk belirtiler görülmeye başlar. Hastaların sadece %5′inde hastalık 25 yaşından sonra başlamıştır.
Etyoloji

1) Sosyokültürel Faktörler: Kültürel olarak günümüzde, obesite kuvvetle kötülenmekte ve zayıf olmak idealize edilmektedir. Kadınlar üzerinde kariyer sahibi olmak ve geleneksel roller arasında ortaya çıkan çatışmalar, kişisel kontrolü sağlamaya yönelik çabaları arttırmaktadır. Bazı meslekler ise modellik, balerinlik gibi doğrudan fizik görünüme bağlıdır. Bu meslek gruplarındaki kadınlar yeme bozuklukları için yüksek risk taşırlar.

2) Ailesel Faktörler: Aile öyküsünde depresif bozukluk, alkolizm, obesite veya yeme bozukluğu bulunması, kişide yeme bozukluğu gelişme riskini attırmaktadır. Monozigot ikizlerde, anoreksia nervoza korkordans oranı %50 iken, dizigot ikizlerde bu oran %10′dur. Fakat bunun genetik yatkınlık sonucu mu, yoksa ailenin kişinin gelişimindeki rollerinin sonucu mu olduğunu ayırt etmek çok zordur. Ailenin diet davranışı, kilo ve vücut imajı ile ilgili tutumu çok etkili olmaktadır.

3) Bireysel Faktörler: Kişisel çaresizlik, kontrolünü kaybetme korkuları, diğerlerinin düşüncelerine bağımlı bir “self-esteem”, “hep ya da hiç” şeklinde bir düşünce biçimi gibi faktörler yeme bozuklukları için yatkınlığı arttırmaktadır. Özellikle bulimia nervoza için, premorbid obesite bulunması riski arttırmaktadır. Kadınlarda, juvenil diabetus mellitus ve çocuklukta cinsel kötüye kullanım öyküsü yeme bozukluğu riskini attırır. Bu tür problemler kişide çaresizlik ve kendi vücudundan hoşnut olmama duygularının gelişimini kolaylaştırır. Borderline kişilik bozukluğu ile bulimia arasında bağlantı olduğuna ilişkin görüşler vardır. Psikanalitik teorilere göre ise, anoreksia nervoza oral fantazilere kaşı bir defans veya oral regresyon sonucu gelişmektedir.

4) Nörohumoral Faktörler: Hastalarda açlık sonucu nöroendokrin anomaliler ortaya çıkmaktadır. Çoğu anomaliler, sadece açlıkta ortaya çıkmamaktadır. Örneğin, kortizol sekresyonunun artışı, sadece açlıkta değil depresyonda da görülmektedir.

5) Nörotransmiter değişiklikleri: Açlık nörotransmiter düzeylerinde de değişiklikler yapar. Tiroid hormonu değişiklikleri ile birlikte nörotransmiter sentezi ve matabolizma hızı azalır, bradikardi, hipotansiyon ve ısı regülasyonunda bozukluk olur.

Bulimiada, serotoninin rolü tartışılmaktadır. BOS’ta 5-hidroksiindol asetik asitin azalması, platelet 5-HT seviyelerinde artma ve serotonerjik değişikliklere prolaktin yanıtının körelmesi bu bağlantıyı desteklemektedir. Karbonhidratlı yiyeceklere karşı tokluk hissi de, serotonin tarafından kontrol edilmektedir. 5-HT, yeme krizlerinin tetiklenmesinde rol almaktadır.
Laboratuvar Bulguları

Anoreksia nervozada, açlığa bağlı olarak tıbbi problemler ortaya çıkabilir. Bu yüzden rutin laboratuvar testleri yapılmalıdır. Bu tetkikler; elektrolitler, böbrek fonksiyon testleri, tiroid hormon düzeyleri, glukoz, amilaz, tam kan sayımı, EKG, kolesterol, dekzametazon supresyon testini içermelidir. Yapılan tetkikler sonucunda, tiroid hormanlarında normalite ve kan glukoz düzeyinde azalma, kortizolde de nonsupresyon saptanabilir. Kardiyovaskuler komplikasyonların en sık görülenleri ise hipotansiyon ve bradikardidir.

Bulimia nervozada ise anoreksia nervozadaki kadar tıbbi problemler görülmez. Ancak gene de klinisyen yukarıda belirtilen tetkikleri yaptırmalıdır. Genellikle tiroid hormonları normal kalırken, dekzametazon süpresyon testinde nonsüpresyon saptanabilir. Laksatif kullanımına bağlı olarak dehidratasyon ve elektrolit dengesizlikleri gelişebilir. Özellikle hipomagnezemi ve hiperamilazemi sıktır.
Ayırıcı Tanı

Aanoreksia nervozada ayırıcı tanı hastanın semptomları inkarı, tedavi arayışına direnç göstermesi nedeniyle zorlaşmaktadır. Klinisyen, kilo kaybına neden olabilecek tıbbi bir hastalık olmadığından emin olmalıdır. Kilo kaybı, garip yeme paterni ve kusma; diğer psikiyatrik bozukluklarda da görülmektedir. Depresif bozukluk ve anoreksia nervozanın depresif duygulanım, ağlamalar, uyku bozukluğu, obsesif davranışlar, intihar düşünceleri gibi ortak klinik özellikleri vardır. Ancak ayırıcı özellikleri çok belirgindir. Depresif bozuklukta iştah azalması olur, anoreksia nervozada ise iştah normaldir, hasta acıkır. Ağır anoreksia nervozada özellikle son dönemlerde iştah azalır. Hastanın kalori hesabıyla aşırı derecede uğraşısı olması, özel diet yemekleri yemesi çok tipiktir. Depresif bozuklukta anoreksiadan farklı olarak, genel bir “self-esteem” düşüklüğü vardır.

Vücut ağırlığında dalgalanma, kusma, garip yeme alışkanlıkları, somatizasyon bozukluğunda da olabilir. Nadiren bir hasta, hem somatizasyon bozukluğu hem de anoreksia nervoza tanı kriterlerini doldurabilir. Böyle bir durumda iki tanı birlikte konulmalıdır. Somatizasyon bozukluğunda, kilo alma korkusu anoreksia nervozadaki kadar yoğun değildir. Ayrıca somatizasyon bozukluğunda amenore nadirdir.

Genç erişkinler çok çeşitli nedenlerle kilo kaybedebilirler: Kronik emilim bozukluğu(Crohn Hastalığı), endokrin hastalıklar (hipertiroidizm, Addison hastalığı, DM) ve psikiyatrik bozukluklar (şizofreni, konversiyon bozukluğu, psikojenik kusma ve depresyon).

Şizofren hastalarda kilo kaybı genellikle hezeyanları doğrultusunda yemek yemeyi reddetmeleri nedeniyle olmaktadır. Nadiren katatoniyle birlikte negativistik davranışlarla ilişkili olabilir.

Eğer yeme ve “purginig” davranışları anoreksia nervoza epizodları arasında oluyorsa, bulimia nervoza tanısı konulamaz. Bu durumda anoreksia nervoza, “binge eating/purging” tip tanısı konmalıdır.

Blumia nervozada ayırıcı tanı için klinisyen epileptik nöbet, santral sinir sistemi tümörü, Klüver-Bucy Sendromu, Kleine-Levin sendromu gibi nörolojik hastalıklar için tetkikler yaptırmalıdır. Kluver-Bucy sendromunda görsel agnozi, kompulsif ısırma, ağızla objeleri kontrol etme, stimulusa aşırı duyarlılık, hiperseksüalite, diet alışkanlıklarında değişiklikler, hiperfaji olmaktadır. Kleine-Levin sendromunda ise periodik hipersomni, hiperfaji olmaktadır. Bulimia nervoza gibi adolesanda başlamakla birlikte, erkeklerde daha fazla görülmektedir.
Prognoz

Yeme bozukluklarının seyri, değişiklikler gösterir. Adolesanda tek hafif bir atakla geçebildiği gibi, remisyon ve alevlenmelerle gidebilmekte, bazen de kronik bir şekilde hayat boyu sürmektedir.
 

Tema özelleştirme sistemi

Bu menüden forum temasının bazı alanlarını kendinize özel olarak düzenleye bilirsiniz

  • Geniş / Dar görünüm

    Temanızı geniş yada dar olarak kullanmak için kullanabileceğiniz bir yapıyı kontrolünü sağlayabilirsiniz.

    Izgara görünümlü forum listesi

    Forum listesindeki düzeni ızgara yada sıradan listeleme tarzındaki yapının kontrolünü sağlayabilirsiniz.

    Resimli ızgara modu

    Izgara forum listesinde resimleri açıp/kapatabileceğiniz yapının kontrolünü sağlayabilirsiniz.

    Kenar çubuğunu kapat

    Kenar çubuğunu kapatarak forumdaki kalabalık görünümde kurtulabilirsiniz.

    Sabit kenar çubuğu

    Kenar çubuğunu sabitleyerek daha kullanışlı ve erişiminizi kolaylaştırabilirsiniz.

    Köşe kıvrımlarını kapat

    Blokların köşelerinde bulunan kıvrımları kapatıp/açarak zevkinize göre kullanabilirsiniz.

  • Zevkini yansıtan renk kombinasyonunu seç
    Renk geçişli arkaplanlar
Geri