Ra'
Forum Master
- Katılım
- 25 Şubat 2025
- Mesajlar
- 882
- Tepkime puanı
- 74
- Puan
- 28
Evliya Çelebi, Bulgaristan seyahati sırasında, Çerkes ve Abazaların ikamet ettiği Pedsi isimli köyde belki de şahit olduğu en hayret verici hadiselerden birine tanıklık etti: Gökyüzünde cereyan eden bir cadı savaşı! Çerkes cadılarıyla Abaza cadılarının amansız mücadelesi…
Çerkes Cadıları Abaza Cadılarına Karşı
Evliya Çelebi, hicri 1076 Şevvali’nin 20. gecesi Hatukay Çerkez diyarının 300 küsur haneli Pedsi köyünde, cadıların gökyüzündeki savaşına şahit olduğunu anlatmıştır meşhur Seyahatname’sinde. Çelebi’nin yazdıklarına göre hayretengiz hadise şu şekilde cereyan etmiştir: Zifiri karalık bir gecede yıldırımlar aniden kıyametler gibi kopmaya başladı. Ortalık Çerkez kadınların nakış işleyebilecekleri kadar aydınlandı. Durumdaki harikuladeliği sezen Evliya Çelebi, civardaki Çerkezlere sorup “Vallahi yılda bir defa böyle Karakoncolos gecesi olur.
Çerkez oburları (cadıları) ile Abaza oburları göklere uçup ceng-i azim eder.” cevabını aldı. Sonra da dışarı çıkıp korkmadan temaşa etmesi tavsiye edildi. Yetmiş – seksen kişiyle birlikte dışarı çıkan Çelebi, büyük ağaçlar, küpler tekneler, hasırlar araba tekerleri, fırın söykeleri ve daha nice benzer eşyalara binmiş Abaza cadılarıyla at ve sığır leşlerine, deve ölülerine binmiş, ellerinde yılanlar, at deve kelleleri olan Çerkez cadılarının savaşa tutuştuğunu hayretler içerisinde gördü. Tam altı saat süren bu vuruşmada kulakları sağır eden bir gürültü ortalığı kapladı. Havadan yere keçe, sırık, küp, tekne, kapı gibi eşya parçalarıyla, araba tekerleri, en nihayet at, insan ve sair hayvan uzuvları yağmaya başladı. Yedi Abaza oburu, yedi Çerkez oburuyla sarmaşıp yere düşünce, Çerkez cadıları hemen iki Abaza cadıyı kanlarını emerek öldürdü ve cesetlerini ateşe attı. Horozların ötmesiyle biten savaşın ardından oburlar da gittiler.
Karakoncolos Gecesi
Evliya Çelebi, konuyla ilgili yaptığı açıklamada; bu tarz hikâyelerin gayet “münkir” olduğunu vurguladıktan sonra kendisiyle birlikte bilcümle zevatın da az önce aktardığı hadiseye şahit olup hayretler içinde kaldıklarını belirterek, ahalinin de 40-50yıldan beridir bu denli şedit bir “Karakoncolos Gecesi” görülmediğini ifade ettiğini aktardı.
İnsan Kanı İçen Cadılar
Evliya Çelebi, anlatılanlara göre; bu diyarda Karakancolos gecelerinde ortaya çıkan ve insan kanı içen cadılar olduğunu da kaydetti. Ahalinin anlattıklarına göre; bazı gecelerde, cadılar, musallat oldukları kişinin kanını içip hasta etmektedirler. Eğer kanı içilenin kimsesi yoksa yatağa düşer ve ölür. Varsa, hasta yakınları bir ‘cadıcı” ile mezarlıkları dolanıp; cadının çıktığı, toprağı eşilmiş mezarı ararlar. Bulup, mezarı kazıdıklarında, adamın kanını içtiğinden gözleri kan çanağı misali “pörtlemiş” cadı leşi teşhis edilir. Bu halde cadı; hemen mezardan çıkarılarak, göbeğine uzunca bir böğürtlen kazığı çakılır. Hayattaki başka bir cadının ruhu bu bedene hulul etmesin diye de ceset ateşte yakılır. Böylelikle cadının sihiri batıl olup, kanı emilen adam tez vakitte şifa bulur.
Cadı Üstadı
Yine Evliya Çelebi’nin anlatılanlardan naklettiğine göre bu diyarlarda, yaşayan cadılar da vardır ki halkın arasında gezer de bilinmez. Fakat vakti zamanı gelip kudurunca, tuttuğu birinin kulağı arkasından kanını emer. Adam günbegün hasta olur. Derhal akrabaları bir ‘cadı üstadı” bulup köy, kasaba şehir şehir dolaşıp gözleri kan içmekten kan çanağına dönmüş cadıyı arayalar, yakalayıp zincire vuralar. Üç gün üç gece zincire vurulan cadı, yaptığını ve cadılığını itiraf ettiğinde hemen yatırılıp, göbeğine böğürtlen kazığı çakılır. Çıkan kanı, kanı emilmiş adamın yüzüne gözüne sürülünce hasta derhal şifa bulur. Cadının eşi de ateşe atılıp, yakılır. Bu cadılık derdi taundan (vebadan) fenadır, Moskof, Leh, Çek taraflarında hayli yaygındır vesselam…
Alinti
Çerkes Cadıları Abaza Cadılarına Karşı
Evliya Çelebi, hicri 1076 Şevvali’nin 20. gecesi Hatukay Çerkez diyarının 300 küsur haneli Pedsi köyünde, cadıların gökyüzündeki savaşına şahit olduğunu anlatmıştır meşhur Seyahatname’sinde. Çelebi’nin yazdıklarına göre hayretengiz hadise şu şekilde cereyan etmiştir: Zifiri karalık bir gecede yıldırımlar aniden kıyametler gibi kopmaya başladı. Ortalık Çerkez kadınların nakış işleyebilecekleri kadar aydınlandı. Durumdaki harikuladeliği sezen Evliya Çelebi, civardaki Çerkezlere sorup “Vallahi yılda bir defa böyle Karakoncolos gecesi olur.
Çerkez oburları (cadıları) ile Abaza oburları göklere uçup ceng-i azim eder.” cevabını aldı. Sonra da dışarı çıkıp korkmadan temaşa etmesi tavsiye edildi. Yetmiş – seksen kişiyle birlikte dışarı çıkan Çelebi, büyük ağaçlar, küpler tekneler, hasırlar araba tekerleri, fırın söykeleri ve daha nice benzer eşyalara binmiş Abaza cadılarıyla at ve sığır leşlerine, deve ölülerine binmiş, ellerinde yılanlar, at deve kelleleri olan Çerkez cadılarının savaşa tutuştuğunu hayretler içerisinde gördü. Tam altı saat süren bu vuruşmada kulakları sağır eden bir gürültü ortalığı kapladı. Havadan yere keçe, sırık, küp, tekne, kapı gibi eşya parçalarıyla, araba tekerleri, en nihayet at, insan ve sair hayvan uzuvları yağmaya başladı. Yedi Abaza oburu, yedi Çerkez oburuyla sarmaşıp yere düşünce, Çerkez cadıları hemen iki Abaza cadıyı kanlarını emerek öldürdü ve cesetlerini ateşe attı. Horozların ötmesiyle biten savaşın ardından oburlar da gittiler.
Karakoncolos Gecesi
Evliya Çelebi, konuyla ilgili yaptığı açıklamada; bu tarz hikâyelerin gayet “münkir” olduğunu vurguladıktan sonra kendisiyle birlikte bilcümle zevatın da az önce aktardığı hadiseye şahit olup hayretler içinde kaldıklarını belirterek, ahalinin de 40-50yıldan beridir bu denli şedit bir “Karakoncolos Gecesi” görülmediğini ifade ettiğini aktardı.
İnsan Kanı İçen Cadılar
Evliya Çelebi, anlatılanlara göre; bu diyarda Karakancolos gecelerinde ortaya çıkan ve insan kanı içen cadılar olduğunu da kaydetti. Ahalinin anlattıklarına göre; bazı gecelerde, cadılar, musallat oldukları kişinin kanını içip hasta etmektedirler. Eğer kanı içilenin kimsesi yoksa yatağa düşer ve ölür. Varsa, hasta yakınları bir ‘cadıcı” ile mezarlıkları dolanıp; cadının çıktığı, toprağı eşilmiş mezarı ararlar. Bulup, mezarı kazıdıklarında, adamın kanını içtiğinden gözleri kan çanağı misali “pörtlemiş” cadı leşi teşhis edilir. Bu halde cadı; hemen mezardan çıkarılarak, göbeğine uzunca bir böğürtlen kazığı çakılır. Hayattaki başka bir cadının ruhu bu bedene hulul etmesin diye de ceset ateşte yakılır. Böylelikle cadının sihiri batıl olup, kanı emilen adam tez vakitte şifa bulur.
Cadı Üstadı
Yine Evliya Çelebi’nin anlatılanlardan naklettiğine göre bu diyarlarda, yaşayan cadılar da vardır ki halkın arasında gezer de bilinmez. Fakat vakti zamanı gelip kudurunca, tuttuğu birinin kulağı arkasından kanını emer. Adam günbegün hasta olur. Derhal akrabaları bir ‘cadı üstadı” bulup köy, kasaba şehir şehir dolaşıp gözleri kan içmekten kan çanağına dönmüş cadıyı arayalar, yakalayıp zincire vuralar. Üç gün üç gece zincire vurulan cadı, yaptığını ve cadılığını itiraf ettiğinde hemen yatırılıp, göbeğine böğürtlen kazığı çakılır. Çıkan kanı, kanı emilmiş adamın yüzüne gözüne sürülünce hasta derhal şifa bulur. Cadının eşi de ateşe atılıp, yakılır. Bu cadılık derdi taundan (vebadan) fenadır, Moskof, Leh, Çek taraflarında hayli yaygındır vesselam…
Alinti